28 Nisan 2012 Cumartesi

Afyon'da sokakta içki yasağı

Afyon Belediyesi ve Valiliğinin ortak aldığı karar ile bundan sonra  Gar, otogar, durak, meydan, cadde, sokak, tarihi yerler, kültürel yerler, ibadethane, inşaat, şantiye, mezarlık, gezinti yerleri, merdivenler...” gibi açık alanlarda içki içilmesi yasaklandı. 


Tabi hemen Laikliği savunan (sulandıran) kesim buna karşı çıktı. Anlamsız, dayatmacı, iirticai, özgürlüklere aykırı ve hatta garip ama laikliğe aykırı bile dediler. (gerçi din ve devlet işlerinin birbirine etkisini ortadan kaldırmayı hedefleyen laiklik bence her ne kadar uygulanabilirliği cok dusuk bir ideolojik ütopya halinde aktarılsa da laikliğin sokakta icki icmekle direk baglantısını kurabilmenin de o kadar manasız oldugu ortada) 


Hatta Bekir Coskun'un 28 nisan tarihli cumhuriyet  gazetesindeki yazısı da bu guruhta bir yazıydı. fikirlerine deyinmeyeceim cunku o kendisinin fikridir kabul etmesem de saygıyla karsılarım. Ancak yanlış ve eksik bilgi vererek okuyucu kitlesini yönlendirme ve alttan alttan bir gaza getirme durumundan rahatsızım. 


Bakınız ne demeiş zat-ı muhterem

"Dünyada içkinin yasak olduğu sadece altı ülke:
İran, Yemen, Afganistan, Sudan, Suudi Arabistan, Kuveyt...
Başladı...
İnşallah bir de Türkiye..."

Elbette Bekir Coskun kadar hayat tecrubem gorup gecirmisliğim yoktur. Hem yas olarak hamde sosyal statü olarak eminim ki benden cok daha fazla seye tanık olmustur. Ama en azından google kullanabilen biri icin rahatlıkla soyleyebilirim ki verdigi bilgiler eksik ve kasıtlı olarak eksik bırakılmıs bilgiler. Bakın ben arastırdıgımda ne gibi yanlıs eksik ve kasıtlı yonlendirme iceren bilgiler varmıs bu 4 satırda.. 


1- Alkolun yasak oldugu ulkeler bunlar mı gercekten? 
Wikipedia ya gore degil (http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_with_alcohol_prohibition)
Alkolun yasak oldugu ulkeler
  • Afganistan, Brunei, Kuveyt, Suudi Arabistan, Sudan, Yemen, 
  • BAE (Sharjah kentinde sadece, uygulamada yasak nerdeyse yok)
  • Pakistan (bir yasak var ama kimsenin uydugu yok)
  • Hindistan (Guajarat eyaletinde ama sadece satmak yasak icmek degil) 
  • ve tabiki Iran (musluman iseniz yasak ancak gayri muslim iseniz bazı otel gibi izinli yerlerde alkol tüketebilirsiniz.
2- Türkiye'deki emsal karar Alkol tüketiminin degil açık alanlarda tüketiminin yasak olması durumu. yukarda saydıklarımızla kesinlikle aynı degil
Bakın acık alanlarda alkol tuketmenin yasak oldugu ulkeler hangileri 
  • Avusturalya (eyaletler arasında farklılıklar olsa da dısarda alkol tuketmek illegal
  • Kanada : Quebec dısındaki eyaletlerde halka acık yerlerde alkol tuketmek 230 Kanada Doları ceza gerektiriyor. Parklar ve kamp alanları da buna dahil.
  • Çek Cumhuriyeti: Bazı sehirlerde yasak örnegin Prag
  • Finlandiya: sokakta ve toplu tasıma araclarında yasak 
  • Yeni Zellanda : Kanuna gore yasak degil ancak belediyeler sadece lisanslı yerlerde dısarda alkol tuketimine izin veriyor. aksi durumda ceza uygulanıyor
  • İskoçya. Halka acık alanlarda alkol tuketimi yasaya aykırı. Yalnızca lisans alan ve izin verilmis alanlarda icilebiliyor. Aksi durumda 500 Pound cezası var.
3- Dikkat edilirse ornek verilen 6 ulke de seriat yonetimini benimsedigini soyleyen monarşik yada dikta yonetimindeki ulkeler. 
Iran, zaten hepimizce malum ki Şii liderlerin etkisinde katı kuralları uygulamaya calisan ve tum dunyanın ozellikle de super guclerin devamlı karsısında durdugu bir ulke
Yemen 2011 yılına kadar 30 yıla yakın bir sure bir diktator tarafından yonetildi. 
Afganistan, Hizbullah adında kendisine marjinal islamist diyen teror yanlısı bir gurubun yonetiminde
Suudi arabistan Kral Fahd ve maiyeti tarafından kendi mezhepleri idaresinde -ki islam ile celisen cok yonu vardır- monarşik bir diktatörlükle yonetiliyor. 
Sudan derken kuzey sudan mı güney Sudan mı demek istedi bilmiyorum ancak bu ülke de Suudi Arabistan gudumunde yönetilen bir ülke. Bir kac ay onceki ikiye bolunmeye kadar diktatorlukle yonetiliyordu.
Kuveyt krallıkla yonetiliyor. 


Yani tek adam yonetimindeki bu ulkeler ile Turkiye nin bu konuda aynı kefeye konması aslında biraz da Turk halkına hakaret etmektir. ama asıl amac ozgurlukleri savunan kesimin daha fazla galeyana gelmesine calısmaktır. Tabiki hukumet karsıtı politikaları icin bazıları icin bicilmis kaftandır bu da. 


Ayrıca cok guzel bir laf ta soylemis bu yazısı icinde
"İçince efendi kalmak, özünde “efendi” olmayı gerektirir..." hani dogru soze ne denir kabilinden bir laf. Ama realizasyonu Turkiye icin zaten hayal olan birsey. Özünde efendi olanlar zaten sokakta icki icmez. ki onların icki icmesi alkolle neselenmesi yada efkarlanması tatlıdır keyiflidir. Ama ozunde efendi olmayanların oranı bu insanlara gore 50-100 kat hatta daha da fazladır. haliyle boyle guzel bir soz sanatını kullanmak gercekleri degistirmez. Turk halkı agzıyla icmeyi bilmez. 


icki icmenin bir erg sembolu haline geldigi gunlerde 15 yasındaki ergen cocukların icki satılan bir yerde yada evlerinde icemeyecekleri icin ellerinde gazetelere sarılmıs biralarını parkta bahcede arsada insaatta ictiklerini hepimiz cok iyi biliyoruz. Onları engellemek gerekmedigini dusunuyorsanız buna diyecek seyim cok olmasına ragmen susarım. ama erken yasta alklun ayarını da efendiligine de bilemeyecek gencleri kendi hallerine bırakmanın da hangi uygarlık oldgunu sorgularım tabiki.. 


Bu kuralların tabiki suistimalleri de olacak bunu da yadsımıyorum. ancak ozgurluk yada gelismislik ne alkolle olur ne de ozgurlugun alkole dayandırılmasıyla.. hele ki aydın oldugunu iddia edenlerin eksik hatalı ve kasıtlı yazı yazmasıyla hic olmaz.. her yazılana soylenene inanan genclikte kendini aydın zannetmeye baslar ve biz ve digerleri soylemlerindeki ucurum buyur. Bu ucurum buyudukce de gerilim tansiyon ve teror artar. 

26 Nisan 2012 Perşembe

Fırsat Siteleri kullanıcısını aptal yerien koyuyor

Fırsat siteleri cılgınlıgı 2010 son aylarında inanılmaz boyutlara ulaşmış ve ciddi bir pazar dejenerasyonu oluşmuştu. bunu en iyi bilenlerden biriyim cunku ismini vermek istemeyecegim bir tanesinin Genel Müdürlüğünü yaptım. İsmini ticari sebeplerden vermiyor degilim cunku hali hazırda battı zaten:) ama insan bu kadar başarısız be özentisiz bir projenin hayatta kalması icin sarfettigi cabadan sonra bile adını vermeye utanıyor acıkcası. 


Gelelim asıl konumuza, bu fırsat sites ienflasyonu o kadar baskındı ki bir donem 108 adet benzeri site vardı. Tabiki yüksek sermayeli ve uluslararası semaye sahibi olanlar bugun hala ayakta. 


bu isin mucidi Groupon sehirfirsati ile hala ayakta kalırken, Grupanya ve markafoni nin kurulusu olan grupfoni de ilk ucte diyebiliriz. ama bugun soyle bir gozden gecirdigimde gordum ki bu sitelerin de uzun sure ayakta kalması pek mumkun gorunmuyor. 


Cunku bu sitler de istisnasız sekilde musteriyi aldatmaya ve hatta bunu aptal yerine koymaya varan "fırsat"!!! lar koyuyorlar onumuze. Bir urunun gercek fiyatın önce ikiye katlayıp sonra %50 indirim yaptık demek daha ne kadar devam edebilir ki.. işte size örnekler 


Sehrikeyif firsati! 
İzmir En Bordo Kebap Evinden Muhteşem Fırsat! Ön İkramları Yeşillik Tabağı, Erzincan Tulum Peyniri, Antep Ezme, Baharatlı Tereyağ ve Balon Ekmek, Ana yemek Olarak İskender, Ayran ve KemalPaşa Tatlısı 29 TL Yerine Sadece 14.25 TL!


O ikramları zaten gittiginizde ucretsiz onunuze getiriyor bu restoranlar. iskender kebap baydoner fiyatı 10 TL, ayran 2 TL, kemalpasa tatlısı (yarım porsiyon getirdiklerine eminim) 4 TL (maksimum fiyatlar) yani toplam fiyat 16 TL. Yani simdi bu 1.75 TL lik indirim mi fırsat?


Grupanya'nın Burger king fırsatı mesela... 

BURGER KING®'den 1 adet King Chicken, 1 adet Whopper Jr., 6'lı Chicken Tenders, 1 adet orta patates, 2 küçük boy içecek ile Sundae 24,40 TL yerine 12,25 TL!


Bu iki menu birarada secenekleriyle Burger king te 11.75 TL ye zaten.. tabi bir patates eksik bir sundea fazlalıgı var. normal dilim orta patatesi cıkarır (fiyati 3.5 TL) bir adet sundea eklersek fiyatı 2.75 TL.  hatta burger kingten direk alırsanız 2 chicken tenders de daha fazla.. 
yani buradan da orataya su cıkıyor ki eger grupanya'dan alırsanız 1.25 TL + 2 adet tenders + 2 adet orta boy ve kucuk boy icecek farkı zarardasınız.. 


alacati otellerinde iki kisi bir gece 149 TL var birde mesela bir cok sitede.. yahu bu mevsimde gidin 50-60 TL ye kalmazsanız bana bir haber edin ben bulurum size butik otel..

daha niceleri var.. bu sitelerde satılan urunlerin fiyatlarını ogrenmeden asla inanmayın

3 Nisan 2012 Salı

Kredi Kartı bedeli almak icin dilekce ornekleri




Bu yazı Avukat ve hukuk danışmanı Sayın Mehmet Bülent Deniz'in kişisel blog sitesinden kendisinin izniyle alınmıştır.
http://mehmetbulentdeniz.blogspot.com


2007 yılında yapılan ilk başvuru ile başlayan kredi kart aidatlarının tüketiciye iadesi ve alınmaması gerektiğine ilişkin hukuk mücadelesi sürecinde, yeni bir aşamaya gelindi.Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin kredi kartlarına ilişkin olarak vermiş olduğu son karar ile kredi kart aidatlarının iadesi talebi için zamanaşımı süresinin on yıl olarak uygulanması gerektiği karar altına alındı.
Zamanaşımına ilişkin bu kararın dışında yüzlerce Tüketici Sorunları Hakem Heyeti, Tüketici Mahkemesi ve Yargıtay kararı ile kredi kart kullanıcılarından, “kart bedeli”, “kart aidatı”, “üyelik ücreti” ve benzeri isimler ile tahsil edilen paraların hukuka aykırı olduğu, yargı organları tarafından tespit edilmiştir.
Şu anda onyedi milyon tüketicinin cebinde, elli milyonkredi kartı bulunmaktadır. Bankalar her bir kart için ortalama olarak 50,00 TL. para talep etmektedirler. Kart aidatları ile her yıl bankaların kasasına, 2.500.000,00 TL. girmektedir.


2007 yılından bu yana kredi kart aidatları konusundaki hukuksuzluğa dikkat çekmek ve 2.500.000,00 TL. nın her yıl tüketicinin cebinden alınarak bankaların kasasına girmesini engellemek için yaptığımız çalışmalar kapsamında, kredi kart aidatının geri alınması için tüketicinin izlemesi gereken yasal yolları, kullanacağı dilekçe örneklerini içeren bir rehber metin hazırlamaya çalıştık.


1. Adım:
Öncelikle kredi kartını veren bankaya başvurarak, kredi kartı için bugüne kadar ödenen kart aidatı miktarının ve ödeme tarihlerinin yazılı olarak bize bildirilmesi talep edilmelidir. Banka ilgili mevzuat gereği, başvurumuza yazılı olarak, 20 gün içinde yanıt vermek zorundadır.


Bu başvuru, ilerideki hukuki süreçte kanıt yükümlülüğünün sağlanması için PTT. den iadeli taahhütlü mektup ile yapılmalıdır.


Kredi kart aidatı olarak geçmişten bugüne kadar yapılan ödemelere ilişkin hesap özetleri ve ödeme makbuzları zaten mevcut ise, bu başvuruya gerek yoktur. Bir sonraki adıma geçilmelidir.


2. Adım:
Kart aidatı olarak geçmişten bugüne kadar ödenen miktar ve ödeme tarihlerine ilişkin belgeler sağlandıktan sonra veya bu belgeler zaten mevcut ise, bankaya başvuru yapılarak, ödenen miktarın tarafımıza ödenmesi talep edilmelidir.


Bu başvuru da, ilerideki hukuki süreçte kanıt yükümlülüğünün sağlanması için PTT. den iadeli taahhütlü mektup ile yapılmalıdır.


3. Adım:
Başvurunun bankaya ulaşmış olmasına rağmen talep edilen miktarın iade edilmemesi veya banka tarafından paranın iade edilmeyeceğinin bildirilmesi durumunda, yerleşim yerinin bağlı olduğu ilçe, kredi kartının alındığı şubenin bulunduğu ilçe veya banka genel müdürlüğünün bulunduğu ilçenin kaymakamlık binasında bulunan Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yazılı olarak başvuru yapılarak yargısal süreç başlatılmalıdır.


Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yapılacak başvuru bizzat veya internet üzerinden E-Devlet platformu kullanılarak yapılmalıdır.


Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yapılacak başvurular ücretsiz olup herhangi bir harç ve masraf alınmamaktadır.


Tüketici Sorunları Hakem Heyeti, başvuru hakkında en geç üç ay içinde karar vermek zorundadır.


Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 1.161,67 TL. ya kadar olan başvurular için vereceği karar, bağlayıcı niteliktedir. Bu miktara kadar olan başvurular için verilecek karara karşı aleyhine karar verilen taraf, kararın kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde Tüketici Mahkemesi’ne itirazda bulunabilir. İtiraz üzerine Tüketici Mahkemesi tarafından verilecek karar kesindir.
Dilekçe Örnekleri


1-Ödenen Kart Aidatı Miktarı ve Ödeme Tarihlerinin Bildirilmesine İlişkin Dilekçe
2-Kart Aidatının İadesi Talebine İlişkin Dilekçe
3-Tüketici Sorunları Hakem Heyetine Başvuru Dilekçesi
Yargıtay Kararı



Önemli Uyarı:
Bu sitede yer alan bilgiler, öneri niteliğinde olup hukuki danışmanlık kapsamında değildir. Yargı organlarının bu konuda verebilecekleri kararlar farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle oluşabilecek mağduriyetler konusunda bu site ve yazarının sorumluluğu bulunmamaktadır.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Fazıl Say ve Fetih 1453 filmi


Fazıl Say denilen populer olmayı gazete manşetlerinde arayan ezik şahsiyet (sanatını hic dinlemedim acıkcası o yüzden sanatına sözüm yok) Fetih 1453 filminin müziklerini yapmayı filmin bir kısmını izledikten sonra reddetmiş. Gerekçesi de şöyle:


"-  Sürekli Türk kahramanlığını övüyoruz. Fethi, Fatih’in yaratıcı ve dahiyane bazı fikirleriyle oldu. Yaratıcı ve dahiyanenin ne olduğunu da Türk toplumu hâlâ anlayamadı. Atatürk’ü anlayamadıkları gibi..


-Sadece Türkler sevinecekse, başkası niye seyretsin o filmi? Amaç; “Biz Batılılar, biz farklı dinden olanlar muhteşem değilmişiz meğer! Meğer Türk olunmalıymış!” mı dedirtmek? Amaç ne? Bir filmde sanat yoksa, yenilik ve devrimcilik yok ise bir film insani felsefesinde birçok perspektif ile hesaplaşmıyorsa ve her şey kilise ise diğer toplumlarda bu ne değer görecektir? Bilemedim. Bilemediğim için bu işten çekildim. Gerçekten büyük bir iş çıksın isterdim. Ben geçen yıl seyrettiğim 60-70 dakikasında o filmi göremedim. Kusuruma bakmayın. Müziğini kim yapmıştır bilmiyorum." 


Bu adam kesinlikle "sanatçı aykırı fikirlidir" düşüncesi empoze edilmiş bir aşağılık kompleksi vakasıdır kanımca. Evet sanatçı dediğimiz insanlar toplumun genelgeçer görüşlerinden farklı bir bakış açısına sahip oldukları için eserleri ve çalışmaları kabul görür. İnsanlara zaten yapabildikleri birseyi vermek manasızdır çünkü. Ancak iyi bir heykeltraş aydın olmak zorunda değildir. Üniversite mezunu olmak zorunda bile değildir. Roman vatandaşlarımızın bir çoğundaki beceri ve müzik hassasiyetine erişmiş kulaklar belki Fazıl Say'ın sahip olduğunun kat be kat fazlasıdır. Ama okullar okumamış, diploma sahibi olamamış, Kırmızı etle kırmızı şarabın balıkla beyaz şarabın gideceğini bilememiş, hiç uçağa binmemiş, elleri manikürlü olmamış insanlarda sanatçı olabilir. 


Sanatçılar sanata saygılı, insana duyarlılığı yüksek ve toplumsal bakış açısı hassas insanlardır. Ama ülkemizde gelenek görenek tarih ve kültürünü reddetmek, aşağılamak ve hatta alay etmek sanatçı olmakla özdeşleşiyor kimi zaman. Hatta Aydın payesi alabilmesi icin insanların okumak bilmek edep sahibi olmak gibi şeyler edinmekten önce tarihine kültürüne aşağılayıcı sözler etmesi ve hatta reddetmesi gerekiyor. 


Kendini aydın zanneden nesepsizler... siz koca bir yığın "bok"un ialtında kalmış bir sinegin el fenerindeki aydınlıktasınız ancak. 

15 Ocak 2012 Pazar

19 Mayıs Törenleri hakkındaki kararı destekliyorum

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın değerini çok iyi bilenlerdenim. Bir destanın başlangıcı olarak alınmıştır Atatürk'ün Samsun'a çıkışı. Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı olarak kabul edilir bu tarih. Ancak dediğim gibi bir kabuldür bu. Erzurum Kongresi yada Sivas Kongresi'nin tarihi de kabul edilebilirdi. Ama sonuçta bu bir semboldür ve o haliyle kabul edilmelidir. Tarihin kendisi değil temsil ettiği değerdir kutlanan, anılan yüceltilen. 


Şimdi şöyle bir çocukluğumuza dönelim, orta okul yıllarına, Nisan ayı başladı mı okulda bir gerginlik başlar. Öğrenciler gergindir çünkü 19 Mayıs kutlamaları için ekipler seçilecektir. Öğretmenler gergindir çünkü öğrencilerini kutlamalar için ekiplere ayırmak ve provalara geliş gidişlerini güvenli ve düzenli bir şekilde sağlamak zorundadırlar. 


Öğrenci hem ister hem istemez katılmayı bu provalara. İster çünkü derslerden kıracaktır önündeki 7 hafta boyunca haftada 2 yada 3 kez ve yarımsar gunden 3 bucuk hatta birde genel provaları eklersek en az 5 gün. İstemez çünkü provalar boyunca soğuktan donacak, ve eğer bayram günü güneş açarsa hasbel kader kavrulacaktır. Provalarda ve bayramda aç ve susuz bekleyecektir 3-4 saat. Birde saçma sapan abuk kıyafetlerle dolaşmak zorunda kalacaktır. 


Öğretmen istemez hemde en az iki sebepten. Birincisi seçilen öğrencilerin kaytarmalarını engellemekle uğraşacaktır, geliş gidişlerini güvenli ve düzenli olarak sağlamak zorunda olacaktır. Diğer yandan da müfredatı işlemek zorundadır ve bu da öğrenci için gereklidir. Ancak özellikle küçük şehirler ve ilçelerde bilhassa küçük okullarda sınıfın yarısı provalara gittiğinden ders işlemek adil olmayacaktır ve bu yüzden de müfredatın geri kalanı 19 mayıs sonrasındaki 3-4 haftaya sığdırılmak için ister istemez baştan savılacaktır. 


1981 yılında halkın milli bayramlara katılımını artırmak amacıyla çıkarılan bir kanundur aslında stadlarda yapılan kutlamalar. Darbe yönetiminin dayatmasıdır diğer taraftan bakınca. Şöyle bir düşündüğümüzde halkın katılımını da oldukça azaldığını da görüyoruz. Bundan 18 sene öncesinde orta okuldayken 20.000 nüfuslu ilçede protokol haricinde 10 kadar kişinin kutlamaları izlemeye geldiğini hatırlıyorum. 15 sene önce 120.000 nüfuslu il merkezinde ise bu rakam 300 -400 kişiden fazla değildi. Şu anda eminim çok daha azdır ki ben hiç gitmedim. 


Protokoldeki kodamanlar ve mülki amirler haricinde katılım için pek te halk düzeyinde oluyor diyemeyiz. Birkaç dakikalığına geriye gidin ve düşünün. Eminim bir çoğunuz o bayram kutlamaları esnasında birden fazla kez bir mezun olayım bir daha hiç bir bayrama katılmayacağım demişsinizdir. Çocukça bir tepkidir bu isyandan öte aslında ama sorarım size kaç kez gittiniz bayram kutlamalarına liseyi bitirdikten sonra?  


İş güç demeyin bayram günleri resmi tatil. Yorgunluktan tatili bulduğumuzda uykuya kanmaya çalışıyoruz diyorsanız eğer o zaman zaten bu kutlamaların artık güncelliğini ve hedefe ulaşma amacını yitirdiğini kabul etmelisiniz. 


2012 yılındayız, 1981 yılında darbe yönetiminin çıkardığı kanuna dayanan kutlamaları geride bırakıp milli bir değerimiz olan bayramımızı da çağa ayak uydurtmak zorundayız. Her konuda çağdaşlıktan dem vuran Atatürkçülük naraları atanlar da artık sadece Facebook profillerinde Twitter mesajlarında manasız kampanyalar düzenlemeyi bırakıp bayramlarını nasıl çağdaş bir şekilde kutlamaları gerektiğini düşünmeye başlamalıdır.


Stadlarda yapılan manasız kareografisiz ve sadece koordinasyona bağlı saçma kutlamalar yerine daha çağdaş daha sanatsal tören ve kutlamalar yapmalıyız. Spor bayramı değilmidir bu? o zaman neden amatör ve profesyonel spor dallarında özel turnuvalar düzenlemiyoruz? 


Mesela benim önerilerim şu şekilde 
  • Super lig takımları arasında Anadolu takımları karması - İstanbul Karması macı yapılsın
  • yada türk futbolcular yabancı futbolcular karma maçı 
  • Basketbol liglerinde all stars maçları 19 mayıs haftasında yapılsın 
  • Öğrenciler arası atletizm, jimnastik ve diğer amatör spor dallarında  yarışmalar düzenlensin
  • Halı saha turnuvaları düzenlensin ülke genelinde 
  • Konserler düzenlensin profesyonel sanatçıların katılacağı
  • TRT sanatçıları küçük illerde TSM konserleri için turneye çıksın 
  • amatör grup ve sarkıcılar için Şehir meydanlarında konser standları kurulsun halk gün boyunca müzige doysun, gençler eğlensin
  • Fotoğraf Resim gibi materyaller için şehir meydanlarında kalabalık parklarda sergiler duzenlensin 
  • Amatör tiyatrolar için salonlar kültür merkezleri tahsis edilsin. 
  • Profesonel tiyatrolar indirimli fiyatlarla o hafta salonlarını doldursun 
  • Atatürk gençliği bu aktivitelerde gönüllü olarak görev alsın 
  • Profesyonel organizasyonlardan elde edilen gelirler amatör organizasyonlara aktarılsın ve boylece bu isin finansmanı da sağlanmış olur. 
Birkaç dakikalık düşünce ile işte bir sürü fikir çıktı bende düşünün sizde facebook profillerinizden propaganda yapacagınız yere bunlara vakit ayırsanız ve boyle bir projenin propagandasını yapsanız neler neler cıkar ortaya.. 

Benden şimdilik bu kadar.. belki devam ederim :)

10 Ocak 2012 Salı

Uçak içi eğlence menüsünde Kuran

Bugün gazetede okuduğum bir haberi internet sayfasından da okuduktan sonra yorumlara baktım biraz. Haber, THY'nın uçak içi eğlence sistemlerinde Kuran-ı Kerim 'in arapça okunuşu ve Türkçe mealinin ses dosyası olarak konulması ve bu esnada dikkat eksikliğinden kaynaklanan bir hata sonucunda ses dosyasını seslendiren olarak Rihanna görünmesi. Yorumlar ise 400 civarındaydı ve okudukça ne kadar cahil, tekdüze, bilgisiz, fikirsiz, hoşgörüsüz ve hatta yobaz bir milletimiz olduğuna kanaat getirdim bir kez daha. 


Öncelikle kendi milletini küçümsemek değil, hele ki nesebini inkar etmek hiç değil belirteyim. Ancak kendi milletinin yanlışlarını tesbit etmek ve bunu dillendirmek te vatan hainliği olmasa gerek. işte bazı yorumlar ve bunlara vermek istediğim cevaplar


1- Ne alakası var ya, uçakta kuran mı olur?
Neden olmasın? bu uçaklar THY gibi Avrupa'nın en iyi havayolu şirketi seçilmiş milyonlarca yolcu taşıyan bir firmanın uçakları değil mi? Bu şirketin dindar yada dinibütün müşterileri yok mu? Öyleyse  ticari bir kuruluş olan THY müşteri memnuniyetini artırmak adına böyle bir girişimde bulunması neden yanlış olsun ki? 350 küsür tane film, diziler, belgeseller, müzik ve oyunlar varken bu sistemde, Kuran neden olmasın.


2- O zaman İncil'de koysunlar Tevrat'ta 
Yapabiliyorlarsa koysunlar tabiki. Ancak bilinen Restorasyonizm, anglikanizm, baptizm, protestanlık, katoliklik, doğu katolikliği, keldanilik,ortadoksluk, nasturilik, ünteryanlık, yehova şahitleri vs. vs. gibi 20 den fazla çeşit hristiyanlık ve bunların alt mezheplerinin bile başlı başına din sayıldığı bir ortamda hangi incil'i koyacaklar? daha bunlara Tevrat'ı ekleyelim, Buda'nın öğretilerini, mecusilerin öğretilerini, yada biz Türk değil miyiz? eski inanışımız olan şamanizm'in öğretilerini de ekleyelim. Sanıor ki bu yorumu yapanlar 3 tane din var dunyada. halbu ki bu bizim eğitim sistemimize göre sınıflandırılmış halidir inanışların. Oysa ki bir Avrupalı'ya dinini sordugunda hristiyanım bile demez. Katolik yada Protetan olduğunu söyler. Bu durumda bir ticari kuruluş olarak THY yoğun müşeri kitlesine ve orijin ülkesinin genel dini görüşüne göre bir harekette bulunmuştur ve ticari genel yada göreceli mantık bunun yanlış olmadığı yönündedir. 


3- Demokratik ve laik bir ülkede diyanetin ne işi var.. 
Aslında bu yorum için bile yorum yazmak saçma. Ama açıklama yapmak istedim. Demokratik bir ülke; evet dediğiniz gibiyse, ki öyle olmalı, o zaman neden bir ticari kuruluşun müslüman müşterileri için yaptığı bir hizmeti demokrasi çerçevesinde  kabul etme konusunda demokratik değilsiniz? Laik bir ülke; evet laiklik konusunda ülkede sıkıntılar var ancak Laiklik TDK sözlüğünde tanımlandığı şekliyle;
2. hukuk Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması, laisizm (www.tdk.gov.tr)
Ben THY'nın devletin yönetimine dini hükümleri, yada vicdandaki dini inançlara devleti karıştırdığını göremyorum. Diyanet'in işi ne; THY  burada en doğru kararı vererek herhangi bir tarafa çekilmesini önlemiş ve cemaat yada tarikatlara doğru çekilebilecek başka kaynaklar yerine resmi bir kuruluşun kaynaklarını kullanmış. Bence bu cahilliği gelişmişlik adı altında kullanmaya çalışmak en cahil olma durumundan bile daha körcedir. 


4- Sizin cenazenizde de kuran okunmasın o zaman, ucaktaki degil tabuttaki halinizi düşünün.  
Bu nasıl bir kendini Allah yerine koymaktır ki islami esaslara göre de müslüman olduğunu söyleyen biri için en büyük günahtır belkide. insanların inanış yada imanlarını sorgulamak, değerlendirmek, yorumlamak yada yargılamak siz kulların değil yaratıcının işidir. Gafillikte, cahillikte sınır tanımamak ve inancınızı üstün göstermek çabasıdır ki bu bence islami teammüllere de hiç yakışmaz bu gösteriş hissi. 


5- ucakta kuran okumasan olmuyo mu ? disari baksan vs.. bu kadar gostermelik sevap mi oluyor ? cevabini biliyorsun!!!!!bal gibi. islam dusmanligi yaratiyosun o kadar.millet zaten tedirgin ucaklarda, terroristlerden..
Bunu yazan arkadaşa sorarım hiç 10 -12 saat süren uçak yolculuğu yapmış mı? hatta tahminimce hic ucak yolculuğu yapmamış (ki bu bir eksiklik değildir) çünkü dışarı bakmaktan bahsediyor. 10.000 feet yükseklikte uçarken ( 1 feet 29 cm, 10.000 feet = 2900m ) dışarı bakmanın birşey ifade etmeyeceği çok açık. Diğer bir husus ise göstermelik sevap konusuna dair. ucaklarda ön koltuğun arkasına yerlestirilen bu kabin içi eğlence sisteminde ekran 7 inch kadardır yaklaşık ve sadece 10-15 derecelik bir açıyla yukarı aşağı cevrilebilir. TFT ekranlar olduklarından direk karşıdan baktığınızda yada en fazla 30 derecelik bir açıyla baktığınızda ekrandakini görebilrsiniz. yani bu özelliği ile kişisel bir ekran haline gelir. Yanınızdaki yolcu bile sizin ne seyrettiğinizi göremez. Ayrıca kulaklık kullanıldığından dinlediğini de duyamazsınız. bu 10 12 saatlik yolculuklarda bir iki film seyretseniz 3-4 saat uyusanız bile hala bir 4-5 saat kadar süre kalıyor. ikramlar iniş kalkış derken yine geriye kalan bir 2-3 saatlik sürede farklı alternatiflere asla hayır diyemezsiniz. ve Bazı insanlar için bu alternatif Kuran dinlemek olabilir. Başta da söylediğimiz gibi 10-13 bin feet yükseklikte ister istemez bir tedirginlik yaşıyor insan ve bu durumda inancının gücünü  kullanmak istemesini yadırgamak hoşgörüsüzlük olur.  Teröristlerden tedirgin olan insanlar birinin kuran dinlemesinden nem kapacaklarsa zaten belirli derecede paranoyaları vardır. 250 saatin üzerinde ucmus biri olrak o tedirginliğin pek yaşanmadığını da söyleyebilirim 


6- bence ayrimciliga giren bir konu. konulacaksa tum dinlere iliskin bilgiler konulmali. eger thy sloganlari da global oldugunu belirtiyorsa o zaman global davranmali. ya da sadece musluman ulkelere hizmet etmeli.


Senin ticari bilgin yada aklın olmadığı da ortada sanırım. Uçak bir ulaşım aracıdır. içinde veya dışarısında verilen hizmetler sattığınız asıl ürünün kalitesini artırmak için verilen servislerdir. Yani senin aklına uygun mu diğer dinlerin kitaplarını koymadı diye sadece müslüman ülkelere hizmet etmesi? tamam diyelim oldu böyle birşey, O zaman Hollandalı bir yahudi istanbul'a gelmiş bir şekilde ve buradan Khartum'a gitmek istiyor ve THY ye biniyor o zaman ne olacak bu adam derse ki neden tevrat yok demokratik değil bu diye. THY her ne kadar Avrupa'nın en iyi havayolu şirketi seçilse de hala %70'ın üzerinde Müslüman ülkelerin yolcusunu taşıyor. Bu durumda çoğunluk durumundaki müşterileri için özel bir hizmet koyması ticari olarak hiç te yanlış değil. 


7- thy övgüyü hak ediyor hac yolculugu yaptim mükemmel tesekkürler thy
baska bir kullanıcının yoruma yorumu: keske orda kalsaydin hic donmeseydin. 
Bu konuyla cok alaklalı degil ama bakıs acısını yansıtması dolayısıyla hosgorusuzluge cok çirkin bir örnek olduğundan koymak istedim. 


Bahsettiğim gibi 400'ün üzerinde bir yorum var ve ben daha fazla yazmaktan sıkıldım. Hoşgörüsüzlüğe hoşgörü gösterememe verin. 

4 Ocak 2012 Çarşamba

Pornocu Türkler!!!

Başlığs bakıp hemen alınanlık yada asabilik yapmayın. Bu sözleri söyleme sebebim aslında bir veriye dayanıyor.  www.alexa.com 


Nedir Alexa? Alexa internet aleminin muhtarı hatta istihbarat daire başkanlığına denk gelir. Hangi site ne kadar tercih edilmiş, ülke içerisindeki tercih sırası nedir, popülerliği nedir, kacıncı sıradadır kaç site o siteye link vermiştir gibi bilgileri verir. 


bu sıralaramaları dünya genelinde de yapabilirsiniz ülkeler bazında da. ben şöyle bir kaç ülkenin ilk 25 sıralamasına girdiğimde hepsinde ortak olan ilk sırada Google'ın olması biz hariç. bizde Facebook 1. sırada. Aslında bu bile orijinal bir bilgiyken 25.sıradaki site bütün "Türk Olmak" hissiyatını hissettirdi. 


evet ilk 25'inde bir PORNO site olan sadece Türkiye listesi var. Tabiki bütün ülkelerin listelerini inceledim diyemem ama Avusturya, Polonya, ABD, Bangladeş, Suudi Arabistan, Arnavutluk, Romanya, Brezilya, Honduras ve Çin yeterli olur sanırım. Her kültürden her cografyadan örnek var ortada ve hiç birinde ilk 25 te bir porno sitesi yok. Ama bu sadece Türkler bu kadar pornoya meraklı anlamına gelmez digerlerinde de 30 da 50 de 80 de bir yerlerde illaki vardir bu siteler. Öyle diyemesekte bence en cok Turkler meraklı diyebiliriz.

22 Aralık 2011 Perşembe

sözde Ermeni soykırımına Fransız soysuzlugu

Fransa sözde ermeni soykırımını reddedenlerin cezalandırılmasına ilişkin yasayı  bugun kabul eder mi etmez mi bilemem ama bu düşünce özgürlüğüne demokratik oldugunu soyleyen bir ulkeden vurulan darbedir. 


Cezayir'de Nijerya'da Senegal'de ve daha bir çok batı ve kuzey afrika ulkesinde binleri onbinleri katleden fransızların bir avuc fanatik ermeninin gönlünü yapma calısması da degildir bu yasa. Bu aslında Turk insanını beraberce bariş icinde yasadıkları azınlıklarına dusman etme cabasıdır. 


koyun gibi bir halka unutmaya alısmıs halka vız gelir bunlar .. birgun biz bile cıkarırız bu yasayı. 


ermeni diasporasının işi olduğu açıkca ortada ama biz uyuyan güzel millet hala "hepimiz hrant dink iz, hepimiz ermeniyiz diyouz" siz ermeni olmaya devam edin. ben turk oglu turkum.. 

13 Aralık 2011 Salı

Doktor olmak...

Zor zanaatir doktor olmak...
6 sene okursun bitmez. Akranın üniversite mezunları askerden gelir evlenir sen ancak mezun olursun. Ardından 2-3 sene ihtisas kazanmak için ders çalışmaya devam edersin. Akranlarının cocukları büyümüş cıvıl cıvıl dillenmişlerdir sen ancak nişan düğün telaşına girersin. İhtisası kazanırsın 3-5 sene ayda 15 nöbet tutar bir yandan teorik bir yandan pratik hala ders çalışırsın.. Akranların iş değiştirir terfi eder sen hala bir hocanın ağız kokusuna mahkumsundur.. Devletten maaş alırsın ama harcayacak zamanın yoktur. bayram bilmezsin tatil bilmezsin.. 


Zor zanaattir hekim olmak... 
İhtisası bitirirsin devlet zorunlu hizmet der. gidersin bir köşesine Anadolunun. mahrumiyet de çekersin medeniyete özlem de.. Hastaneye gidersin onlarca hasta birikir kapında. Çişe gidecek zamanın olmaz bazen hastalara bakmaktan. Bir yandan torpilliler diğer yandan rörezantlar ve de hastane yöneticilerinin garip istekleri, hepsiyle uğraşırsın. Nöbetler bitmez, acil müdehaleler için çağırılabilirsin bir gece yarısı.. 


Zor zanaattir tabip olmak...
Elinin altındaki meta değil candır.. ihmal edemezsin. yanlış yapma hakkın yoktur. hata kaldırmaz mesleğin.. ama Hak vaki olur bazen herkesi kurtaramazsın. O durumda sevenlerine bunu söylemenin zorluğuda sendedir. Hele ki elinin altında can veren daha küçücük bir çocuksa.. Duygularına yenik düşemezsin. Zaafiyet gösteremezsin. yıkılamazsın, düşüp bayılamazsın, ağlayamazsın. Üstüne bir de hasta yakınlarının saldırısına uğrarsın bazen. Hakaretler uçar etrafında... 


İşte tüm bu yüzden kutsaldır doktor olmak. Saygıya şayandır. Allah kolaylık versin dualarına layıktır. 


Lakiiiiiiiiiiiiiiiiiiiin..... 


- Hislerinizi gizlemek zorunda oluşunuz sizi neden kalpsiz bir insan yapar?  
- Neden insanların duygularını acılarını dertlerini hep küçük görürsünüz? 
- 3 bin lira maaş alırken bazılarınız 13- 15 bin lira döner sermayeden gelir elde ederken, neden hastalardan hala bıçak parası adı altında "haraç" alırsınız? 
- İlaçla tedavi edebileceğiniz hastayı neden hemen ameliyat masasına yatırırsınız? 
- Döner sermayeden payınıza düşeni her gün neden sorarsınız sekreteryadaki çalışanlara? insan sağlığının üzerine skor mu tutmaktasınız? 
- Neden hastanıza hastalığı ile anlayabileceği dilde bilgi vermek sizi sıkar bunaltır yorar? 
- Neden vatandaşı azarlar doktorlar? 
- Neden diğer her mesleği küçük görür?


Bir öğretmenin yaptığı iş daha mı önemsizdir? yada polisin mühendisin işçinin? 


El insaf diyorum doktorlara... Vicdan diliyorum kolayklıktan ziyada.. 


Not: Mesleğinin hakkını vererek yapan doktorlara saygımız devam ediyor tıpkı diğer mesleklerde işinin hakkını verenlere olduğu gibi... 



Bohoz diye bir film...

Bohoz diye bir film cıktı piyasaya.. Konusu bir kürt cocuğunun dağa çıkıp terörist örgüte katılışının hikayesini anlatıyormuş. İzlemedim açıkcası. Ama filmin yönetmeninden filmin hikayesini anlatan bir röportaj dinledim. 


Yönetmenin aktardığına göre konu şöyle.. Bir kürt genci üniversiteyi kazanıyor ve batıya büyükşehire geliyor. ancak orada onu dışlayan Türklerle karşılaşıyor. okulda dalga geçiliyor onunla sonra otobüste kürtçe konuşan iki kişinin otobüsten atılmasını görüyor falan falan ve bu sorunu düşünüp buna karşı bir çözüm olarak dağa çıkmayı buluyor... 


Filmi izlemediğim için konun işlenmesindeki görsel öğeleri eleştirecek değilim amabir sürü soru geliyor aklıma.... 


- Neden hep aciz ve ezilmiş gösteriliyor kürtler? 
- Neden büyükşehirlerimizde milyonları bulan kürt nufus var bu şekilde muamele görüyorlarsa? 
- Neden hepsi dağa çıkmıyor? 
- Neden üniversiteden mezun olmuş, hatta özel yada resmi kurumlarda oldukça iyi mevkilere gelmiş kürtler var? eğer durum böyleyse? 
- Kürt olduğu iiçin bir vatandaşımızın kariyer yapmasına herhangi bir alanda bir engel var mı gerçekten? 
- Eğer böyle bir engel varsa nasıl oluyor da en yüksek mevki olan Cumhurbaşkanlığı 2 kez kürt vatandaşlarımızdan olmuş?
- Bu film diyelim ki iyi niyetle dağa çıkış nedenlerini anlatıyor, peki diğer yandan da birçok ergenlik çağında kemale ermemiş kürt çocuklarımıza örnek bir davranış gibi gelmeyecek mi? 
- Bu filmi gören ve provakatörler tarafından devamlı zemini hazırlanan terör olgusuna bir adım daha yaklaşmayacak mı bu cocuklar?
- Polise askere taş atan çocuklar zaten dağa çıkmaya hazırlanırken bu film de onların Robin Hood'unu yaratmayacak mı? filmdeki genci rol model alıp ona özenmeyecekler mi? 
- Bütünlüğümüzü pekiştirmek gerekirken, geçmişteki yanlışları türklerin yüzüne vurup Kürtlerin yaralarını deşmek için kullanmaktan başka nedir ki bu şimdi?
- Ayrımcılığı körüklemez mi bu film insanların milli duygularını kullanmaz mı?
- Bir türk yönetmen Yunus diye bir film çekse mesela sırf terör örgütüne destek olmadı diye ilçe halkı tarafından evinin taşlanmasını dükkanına molotof kokteyli atılmasını anlatsa medya o yönetmeni tefe koymaz mı? 
- E Türklerde Nefes filmini çekmedi mi diyenler acaba orada işlenen "karşı taraf"ın Kürtler değil terör örgütü olduğunu hiç akıllarına getirmez mi?
- Ortada bir Kürt sorunu degil Terör örgütü sorunu olduğunu kabul etmek çok mu zor? 
- Medya bir şekilde devamlı bu konuyu kaşırken tarafsız mı? 
- Hep Türkler mi kötü? 


Sordum sadece ...